şenlikler tarihin pırıltılı ve komik aynası
 Şenliklerin genel özellikleri
 Yenilik, canlanma ve hareket
 Şenlik yerleri, şenlik zamanları
 Şenlik oyuncuları
Toplumsal bir organizasyon ve etkileşim sistemi olarak şenlikler, amaçlarıyla araçlarıyla sosyolojik profilimizin berrak ve komik bir yansısıdır. Zaman içinde değişen ve değişemeyen özellikler buradan görülebilir, eğlenceli yada dramatik durumlar buradan izlenebilir. İşte bu fantastik dünya, kendi etkileyici gerçekliği ile, onu daha iyi anlayabilmemiz için, kronolojik olması pek de gerekmeyen, ama kendine özgü, yeni açılar keşfetmeye yöneltti bizi. Geçmişe ve geçmişlere işte böyle bakmaya çalıştık. Bunların bir kısmını bu 4 sayfada izleyebilirsiniz.
Şenlikler Her kesimden insanın toplumsal, kültürel, ekonomik ayrımlar ötesinde bir araya geldiği, belirli bir süre içinde birikmiş enerjinin boşaldığı, geçmişten günümüze varlığı hep hoşgörüyle kabul gören bir yaşam kesitidir, şenlikler

Osmanlı döneminde gözlenen şenlikler de bu çerçevede, padişahın, yönetimin tebaasıyla, ümmetiyle bütünleştiği, Osmanlı mülkünün hep beraber sevindiği, rahatladığı bir toplumsal enstrüman olarak kabul edilebilir.   Bunların her biri, çağdaş anlamıyla çok başarılı halkla ilişkiler çalışmalarıdır. Bunun yanısıra, yabancı devlet konuklarıyla bu işlevlerinin daha da boyutlandığı düşünülmelidir. Merkezi otorite tarafından saray duvarlarının dışında düzenlenen bu şenlikler, toplumun çeşitli katmanlarının bir araya geldiği, kaynaştığı, bir birliktelik duygusu yaşadığı, izleyen ve katılan olarak halkın merkezle yüz yüze geldiği, hoşgörülü, toplumsal barış gösterileridir.
Geçit alayları, havai fişekleri, oyunları, eğlenceleri, ziyafetleri, cambazları, gösterileri, giysileri, dekorları, şiiri, müziği, ışığı, oyuncuları ile şenlikler, tarihimizin süslü, parlak ve komik bir aynasıdır.
Surnameler ise bu eğlence sisteminin anlatıldığı manzum ve de resimli eserlerdir. Surnameler tarih, gelenek ve görenek, toplumsal yaşam, kurumlar, seyirlik oyunlar gibi konular açısından belgesel nitelik taşır. Örneğin surnamelerde yemek, şekerleme, yemiş isimleri, mutfak araç ve gereçleri, kumaş türleri ve iş kollarıyla ilgili terimler gibi dil tarihi bakımından zengin malzemeye rastlanır. Minyatürlerini, nakkaş Osman'ın yaptığı bilinen ilk büyük yazma, daha çok Sürname-i Hümayun olarak bilinen III. Murat Surnamesidir.
Seyyid Lokman tarafından 1582'de yazılan , Nakkaş Osman tarafından resimlenen eserde, Şehzade Mehmet'in sünnet düğünü nedeniyle yapılan geçit törenleri, eğlenceler ve şenlikler anlatılmaktadır. "Önemli bir elçinin gelmesi dolayısıyla düzenlenen daha küçük çaptaki şenlikler daha çok gösteriyi seven III. Murat döneminde yapılmıştır. XVI. yüzyılın sonuna doğru İstanbul'a gelmiş olan bir Alman gezgini, Padişah' ın İran elçisinin gelmesi üzerine, biraz da kudretini göstermek için sekiz gün ve gece süren bir şenlik düzenlediğini belirtir."
Şimdi de birlikte eğlenelim…
Şenlikler, şehzadelerin sünneti (sür-i hitan), sultan hanımların nişan ve evlenmeleri (sür-i cihaz), padişah çocuklarının doğumu (veladet-i hümayun), bir zaferin elde edilmesi, bir kalenin ele geçirilmesi (fetih şadumanlığı),yabancı bir konuğun, önemli bir elçinin gelişi, şehzadelerin ilk derse başlamaları (Bed-i besmele), bir padişahın tahta çıkışı nedeniyle yapılırdı. Bir de yabancılarla ilgili şenlikler ve çeşitli gerekçelerle (dini bayramlar, mevlit kandili, sultanın eski saraya gidişi ve dönüşü, cülus akçesi dağıtılması, Cuma namazı, sürre alayı hırka-i şerif töreni) yapılan şenlikler vardı. Yalnız padişahın oğlunun öğrenime başlamasıyla ilgili tek şenlik II. Mahmut'un düzenlediği şenlikti.

Yenilenme, canlanma, hareketlenme…
Osmanlı şenliklerinin ekonomik, siyasi, dini, ruhi vb. bir çok işlevi vardı. Şenlikler dini, sosyal yasakları ve baskıyı toplumun üzerinden kaldırıp günlük hayatın dışına çıkarak özgür bir alan oluşturuyor, bireylerin ve toplumun yenilenmesine, canlanmasına vesile oluyor,kimi zaman da yenilgilerden, felaketlerden sonra toplumdaki çöküntüyü unutturuyordu. Bu şenlikler her bakımdan ülke ekonomisine de bir canlılık getirmekteydi, büyük harcamalar yapılıyor, belirgin bir savurganlık duygusu her katman tarafından paylaşılıyordu.
Günümüzdeki büyük fuarlar gibi esnaf ve bütün üretim kesimleri ürünlerini sergileyerek hem tanıtımlarını yapıyor hem de teknolojik yenilikleri sergiliyorlardı.
Yabancı konukların padişaha sundukları armağanlar içerdikleri yeniliklerle değerleniyor, düğünlerde paşalar, sağdıçlar, devletin ileri gelenlerinin
armağanları, gelinin çehizi, esnafın padişaha sunduğu armağanların yanı sıra padişahın onlara verdiği armağan ve para, yoksullara yapılan para yardımı ekonomiyi hareketlendiriyordu.


Cümle halkın bu toplumun bir üyesi olmaktan mutluluk duymasını sağlıyor, yüksek devlet görevlisinin, din adamının, yoksulun, zenginin, başka dinlerden olanın, esnafın askerin coşku ve heyecanlarını bir arada dile getirmelerini sağlıyordu.

Osmanlı şenliklerinin genel özellikleri
Şenliklerin en önemli özelliği, bu şenliklerde padişahın ve halkın bir arada bulunmasıydı. Padişah hangi gösteriyi izliyorsa halkta aynını izlerdi.Ayrıca bu şenliklerde halka ziyafet çekildiği, halk arasında hüner gösterenlere ödüller verildiği söylenir. Bu şenliklerde halkın eğlenmesi büyük önem taşıyordu. Şenlikler, halkın tüm gösterileri rahatlıkla izleyebileceği, elverişli ve geniş bir alanda çoğunlukla da kentlerin pazar yerlerinde yapılırdı.

Seyirlik oyun sanatçılarının görevi insanları eğlendirmekti ve bu oyuncunun hünerine dayanırdı. Seyirlik oyunlardaki gösterilerin daha çok sirk temsillerindeki hünere ve şaşırtıcı numaralara

dayanan oyunları kapsadığı, bu gösterilerde amacın seyirciye bir şey anlatmak için değil, onlara bir durum göstermek için yer aldığı da söylenir. Esnaf loncaları mesleklerini çoğu zaman arabalar üzerinde sergiledikleri gibi gösterilerini ürünlerini ellerinde ve sırtlarında taşıyarak da yaparlardı. Eğer sahneye iki araba gelirse bunlardan biri halkın diğeri padişahın önünde sergilenirdi.

Şehzade Mehmet'in sünnet düğününde iki yüzü aşan esnaf loncası, kırk elli kişiyle, tekerlekler üzerinde çekilen dükkanlar, tezgahlar, fırınlar, kayıklar, kocaman cami ve hamam maketleri, dünyanın her yerinden gelen sayısız oyuncular, çalgıcılar, hokkabazlar, cambazlar yer almıştır. Elli iki gün süren bu düğüne, doğudan ve batıdan tüm hükümdarlar, elçiler çağrılmıştır.

Bu şenlik bu günkü adıyla Sultan Ahmet'te yani At Meydanı'nda gerçekleşmiştir. Yabancı bir tanığın anlattığına göre II. Mahmut'un oğlunun öğrenime başlamasıyla ilgili düzenlediği şenliğin ilk sabahı boğaz, İstanbul'dan Kadıköy'e binlerce kayıkla dolmuş, Padişah'ın sarayının önünden karşı tarafa kadar kayıklardan bir duvar çekilmiş. Saat sabah onda Padişah ve şehzadesi, yabancı bir tanığın anlattığına göre "böyle biçimi, süsleri ve güzelliği olan bir kayık görmemiştik. " dediği iki büyük saray kayığa binmişler. Şenlik alanında bulunan halkın, yüz elli binin üzerinde oraların düzenini sağlamak için bulunan asker sayısının ise yirmi dört bin olduğu söylenir. Padişah'ın sağında şeyhülislam, saray hocaları, solunda ise yüksek devlet memurları ve tahtın önünde de ordu komutanları ve kaptan-ı derya varmış.

Şehzade önce Padişah'ın eteğini öpmüş sonra da Padişah ile şeyhülislam arasına konulmuş küçük bir tahta oturmuş. Tören bittikten sonra halkın da katıldığı çeşitli eğlenceler düzenlenmiş. İngiliz elçisi Sir John 1674 yılının Ocak ayında bir dostuna yazdığı mektupta bu şenlikten söz eder;
"…Saray kayıtlarına göre, Edirne'de altmış yıldan beri bu büyüklükte bir halk şenliği yapılmamış… Ben de bu şenliğe katılıp imparatorluğun ihtişamını seyredeceğim; sanırım bu şenlikte büyük bir orduyu, iyi yetiştirilmiş, çok sayıda binek atını, zengin eşyaları ve göz kamaştırıcı, süslü, mücevherli işleri göreceğim."

Bu şenlik 1582 yılındaki şenlikten sonra yapılan en büyük şenliktir. Bu şenliğe de yabancı ülkeleri temsil eden bir çok yabancı katılmıştır. Fransız elçisi Nointel, 6 Haziran 1675 tarihli, Pomponne'a yazdığı mektubunda şöyle der…" Bunlar bütün imparatorluğu heyecana verecek dev gösterilere vesile oldu. Eyaletlerden çağrılan 6000 genç oğlanla majestenin 2000 iç oğlanı şehzadeyle birlikte sünnet oluyor. Devlet görevlileri, varlıklarıyla bu şenliğe katkıda bulunacaklar. Türkiye'nin bir başından öbür başına kadar, her yerden dansçılar, soytarılar, hüner gösterenler ve teknik elemanlar çağrılmış.
Pantagruel'i doyuracak kadar yemek verildiği için Edirne'deki Rumlar da getirildi... Eski göçebe ve savaşçı göreneklerinin bir kalıntısı olaraktan saray çevresi ve halk, şenlikler boyunca gösterileri çadırlar altından seyrettiler. Buna bir kamp, hatta çadırlardan kurulu bir kent denilebilir."
"Şenliği hazırlamak ve yürütmek görevi eski Defterdar kaymakamı Durmuş Mehmet Efendiye verildi. Saray hareminin gösterileri seyredebilmesi için gösteri alanına bakan Alay Köşkü'ne küçük bir ek bina yaptırılması için Mehmet Efendi görevlendirildi. Ziyafetler için İstanbul'dan Merzifon'lu Hüseyin Ağa getirilerek ahçıbaşı yapıldı ve yanına 150 saray aşçısı ile 300 taşra aşçısı verildi. Ayrıca kahve , şerbet ve buhur dağıtmak için Eski saraydan 50 ve Zülüflüyan'dan 50 olmak üzere 100 baltacı seçildi. Şenlik başlamadan 37,000 tavuk, 5,000 kaz, 6,000 ördek getirtildi ve kullanılmak üzere 4,000 ağaç sini, 2,000 sahan, 200 büyük sahan, 1,100 Edirne esnafından ödünç alınan yeni ve büyük sahan, 30 büyük kazan, 3,000 mevlut tabağı, 7,000 adet tabağı, 1,500 kavanoz, 1,600 cam tabak, 3,000 çini tabak sağlandı."
Şenliklerin yeri ve zamanı
Şenlikler tüm İstanbul'a dağıldığı gibi bütün İmparatorluk sınırları içinde kutlanırdı. En gösterişli şenlikler Emirgan, Hidiv'in Sarayı ve Beykoz'da yapılmıştı.
III.Murat döneminde, XI.y.y.'ın sonuna doğru İran Elçisi için yapılan şenlikte İstanbul dışında büyük bir alan kullanılmıştı.
1582 III. Murat'ın şehzadesi III. Mehmet'in sünnet düğünü 53 gün sürmüştür. "Yalnız Osmanlı tarihinde değil fakat belki başka ülkelerin tarihinde de eşine rastlanmayacak en görkemli şenliktir. Kimi tarihçilere göre bu şenlik 55 gün 55 gece sürmüştür."
1457 Fatih Mehmet'in oğulları Beyazıd ve Mustafa için Edirne'de düzenlenen şenlik bir ay sürmüştür.
1490 Yılında At Meydanı'nda çok görkemli sünnet ve evlenme törenleri olmuştur.
1675'te, IV. Mehmet'in Edirne Şenliği, IV. Mehmet'in oğulları Ahmet ve Mustafa'nın sünneti için Ayşe Hatun Hanı'nda kutlanmıştır. Sünnet düğünü Edirne'de, 26 Mayısta başlamış ve on beş gün sürmüştür.
Kanuni Sultan Süleyman'ın 1524'te kız kardeşi Sadrıazam İbrahim Paşa ile evlendiğinde ve 1530'da dört Şehzadesinin sünnet düğününde şenlikler yapılmıştır. 1530'da yapılan sünnet düğünü 27 haziranda başlamış, üç hafta sürmüştür.

1832'de Osmanlı tarihinde eşi görülmeyen II. Mahmut'un oğlu Abdülmecit'in öğrenime başlaması dolayısıyla düzenlenen şenlik, Kadıköy tarafında, İbrahim Ağa Çayırlığı'nda yapılmış ve üç gün sürmüştür.
1720 III.Sultan Ahmed'in sünnet edilen dört şehzadesi (Süleyman, Mehmet; III.Mustafa ve Beyazıt on beş gün sürmüştür. ) ile üç kızının evlenmesi... sünnet şenliklerinden dört gün sonra da II. Mustafa'nın kızları ve kendi yeğenlerinden ikisini Musul Valisi Osman ve Maraş Valisi Silahtar İbrahim Paşalarla, ayrıca üç kızı da sırayla Kaptan-ı Derya Süleyman, Nişancı Mustafa ve Rakka Valisi Ali Paşalarla evlendirildiler.
Surnamelerden edindiğimiz bilgilere göre de şenliklerin büyük bir bölümü At Meydanı'nda, bu günkü Sultanahmet'te gerçekleşmiştir. Padişah'ın oturup şenlikleri seyrettiği yer sonradan yıkılmış İbrahim Paşa Sarayıdır. Meydan' da Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Örme Sütun yer alır. Sürnamelerde gördüğümüz bu şenlik meydanı nakkaşın kafasındaki At Meydanı'dır. Okmeydanı, şenliklerin gündüz yapılan kısmı için seçilen mekandır. Bu gündüz şenliklerinin önemli bir kısmı da Haliç'teki Sahil Sarayı'nda geçmektedir. Bu saray Aynalı kavak Sahil Sarayı ya da Tersane Sahil Sarayı da olabilir.
Şenlik oyuncuları
Evliya Çelebi'nin yazdığına göre"İstanbul'da bir şehzadenin sünneti ya da bir fetih kutlaması yapıldığında ya da büyük bir kişinin ataması kutlandığında, şarkılar, çalgıcılar, köçekler, sanatçılar, davulcular, hokkabazlar, soytarılar, komedyenler, bir gün ve bir gece ya da iki gün ya da beş gün süreyle gelip oynarlardı."
Padişah'ın tahta çıkışı ya da Ayasofya'ya
girişi nedeniyle düzenlenen büyük resmi geçitlere kalabalık bir
halk topluluğu katıldığı gibi batılı gezginler de katılıp hayran
kalmış, ve bu törenleri anlata anlata bitirememişlerdir

Padişah şenliklerine halk yalnızca seyretmek için gelmiyordu; esnaf, alanlarıyla ilgili çalışmalarını, yeteneklerini sergilerken şenliğin havasına uygun oyunlar çıkarıyor, yeniçeriler ve sipahiler hüner gösteriyorlar, tersane çavuşları, çıplaklar bu hünerlere katılıyorlardı. Ayrıca, şenliklere gelen yüzlerce oyuncu, hüner sahibi kişiler, hezarfenler, fişek ustaları, ışık ressamları, dervişler, yazarlar ve ressamlar yanısıra seyre gelmiş halk arasından hüneri olanların gösterilere katkıları oluyordu
"…Yahudilerin de Türk şenliklerinde önemli yerleri vardı. Hemen her şenlikte en aşağı bir Yahudi Kol'u görev alırdı. Bunlar savaş oyunlarına çıkar, İspanyol usulü at koşturur, çeşitli hayvanları yansılarlardı. 1582 Şenliği'nde böyle bir gösteriye rastlıyoruz. Bu gösteride altı Yahudi kaplumbağa kabuklarıyla taklide gitmişlerdi. Bunlar aynı zamanda dev kuklalar yapıp tasvirlerle oyuna çıkarlardı.
II.Mahmut'un şehzadesi Abdülmecit'in sünneti dolayısıyla yaptırdığı şenlikte Yahudi'lerin çeşitli yöresel kostümler giymiş olarak, kendi yaptıkları dev kuklalarla geçit resmine katıldıklarını izleriz. Ayrıca, hareket eden ejderhalar, kaplumbağalar, doğa-üstü yaratıklar bu gösteride Yahudiler tarafından geçirilmiştir." Bu şenlikte savaş oyunları kadar, çeşitli hünerbazları ve hokkabazlar vardı. Yabancı tanık, savaş oyununda bulunanlar için "sayıları on bir bin" kadardı, der.

Neden şenlikler yapıldı
Şenlikler, Osmanlı İmparatorluk döneminde, sivil yaşama ait çok önemli bilgiler sunduğu gibi çağdaş anlamıyla da çok başarılı halkla ilişkiler çalışmalarıdır.
Yabancı devlet konuklarının da katılımıyla da bu işlevleri kuvvetlendirmiş, zenginleşmiştir. Çeşitli vesilelerle yapılan bu şenlikler törenleriyle, kurallarıyla, töreleri ve anlayışıyla, düzeni, gösterişi ve parlaklığıyla, ziyafetleri, armağanları, politik özellikleriyle, konuk ağırlamaktaki stratejileriyle, eğlenceleri, hünerleri, sanat eserleriyle, bu şenlikler aynı zamanda Türk kültür tarihinin dikkatle incelenmesi gereken önemli kaynaklarındandır. Bu şenliklerin Avrupa'daki örneklerde olduğu gibi sarayın tekelinde kalmamış olması, halkın da olanaklarına göre bayram, doğum, sünnet, evlenme gibi olaylarda küçük çapta şenlikler düzenlemesi ve padişahların yaptıkları şenliklere de ayrım yapılmadan halkın da katılması, bunları toplumsal kültürümüzün ayrılmaz bir parçası durumuna getirmiştir.