Eski
          Türklerde hayvanlara karşı acıma ve sevecenlik duyguları pek derindi.
          Hemen her evde evcil hayvan bulundurulur, beslenir, bakılır, yetiştirilirdi.
          Hayvanların soylarını düzeltmek ve iyi cins hayvan yetiştirmek için
          zaman ve emek harcayanlar çoktu. Ulaşım işlerinde kullanılan hayvanlara
          herhangi bir kimsenin eziyet ettiğini görenler son derece sinirlenir
          ve öfkeye kapılırlardı. Eski Türklerin hayvanlara karşı duydukları
          acıma duygusunun derecesini göstermek için bu sorunun zaman zaman
          saraya kadar yansıdığını, devletin önemli işleri
            arasında padişahların bu konuda buyruklar çıkardıklarını söylemek
          yeter. | 
         
       
      
        
            | 
            | 
         
         
      
        
            Hayvanlara karşı gösterilen ilgiden yararlanmak isteyen
            bazı kişiler de hayvan oynatmayı özel bir uğraş haline koymuşlardı.
            Çoğunluğunu Kıptiler'in oluşturduğu bu uğraş sahipleri de aynen
            şişe ve kadeh oynatanlar gibi şu'bedebâz kollarına katılmışlar,
            yıllarca bu işten para kazanmışlardı. Bunlar ellerine aldıkları
            hayvanları uzun süre dayakla korkutup tef sesine alıştırırlar,
            onlara belirli alışkanlıklar verirlerdi. Daha sonra şehrin
            değişik yörelerinde tef çalar, değnek gösterir, zincirlerini
            çekip bırakarak hayvanları hoplatıp zıplaır, sözdet oynatırlardı.
            Bununla birlikte içlerinde hayvanlara, insanların bazı gülünç
            durum ve davranışlarını yansıtanlar, bu işte epey başarı gösterenler
            de görülürdü.  
             
             Ayı
              ve maymun oynatanlar son zamanlara kadar vardı. Türkiye'de
              az rastlanan hayvanlar kendi doğal davranışlarıyla
              sergilenir ya da özel olarak eğitilmiş hayvanlarla
              gösteri yapılırdı. 1530 Şenliği'nde filler, erkek ve
              dişi aslanlar ve kaplanlar sergilenmişti. Gene bu şenlikte
              maymun, eşek, aslan, ayı, kaplan, pars ve daha başka
              hayvanlar da hem sergilendi hem de onlarla çeşitli
              numaralar gösterildi. Eski şenliklerde hayvanlarla
              yapılan sirk gösterileri de geniş ve önemli bir yer
              tutuyordu. | 
           
         
      
        
            | 
         
       
      
        
                         İstanbul'da,
            on beşinci yüzyılda ve daha sonraları Tahtakale Meydanı sirk
            gösterilerinin merkeziydi. Burada hokkabaz, canbaz, güreşçi,
            taklacılardan başka eğitim görmüş atlar, eşekler, köpekler,
            kediler, geyikler, aslanlar, ayılar, leoparlar, tilkiler ve
            benzeri hayvanlar hünerler gösterirlerdi. Eski hayvan eğiticileri
            yalnız ayı ve maymunlarla uğraşmazlar, çalışma alanlarını öbür
            bazı hayvanlara da uzatırlardı. Bu cümleden alarak eşekle köpekleri
            belirtmek gerekir. Bu gün bizim için belirsiz olan ve ancak
            Avrupa'dan gelen canbaz topluluklarında görülen özel surette
            yetiştirilmiş köpek ve eşeklerin oyunlarına benzer oyunlar,
            eskiden bizim şu'bedebazların da gösterdikleri beceriler arsındaydı
            ve genel eğlencelerin başlıca numaralarından birini oluştururdu.
            Atlayıp sıçrıyor, dans ediyorlardı... Uzun
              bir süre Kahire'de kalmış olan bir yabancı bu hayvanların çeşitli
              numaralar yaptıklarını belirtir: "(.) Bir eşeğin gözlerini
              bağladılar ve üç kez döndürdüler. Sonra biri parmağındaki yüzüğü
              çıkardı ve uzakta bir evin saçağı altında duran bir seyircinin
              göğsüne soktu, Sonra eşeğin yanına gidip yüksek sesle yüzüğün
              saçağın altında duran adamda olduğunu, onu alıp getirmesini
              söyledi. Eşek sanki anlamış gibi, gitti adamın önünde durdu
              ve beklemeye başladı. Adam bu kez de eşeğe yüzüğü adamdan almasını
              söyledi. | 
           
         
      
        
          | Bunun
            üzerine eşek yüzüğü almak için kocaman dişlerini adamın
            göğsüne soktu ve bir boğuşmadır başladı." Yabancı
            tanık, bu hayvan eğiticilerin aynı zamanda maymunlarla,
            ayılarla da gösteriler yaptıklarını söyler. "Bunlar
            da atlayıp sıçrıyor ve dansediyordu; hatta bunların içinde
            sokak kadınlarını taklit edenler de vardı. Bu hayvan eğiticileri
            aynı zamanda hikâyeler anlatıyor bazen de çalgı çalıyorlardı." | 
         
         
      
      
        
           1720
            Şenliği'nde, yine maymun, ayı gibi hayvanların çeşitli numaralar
            gösterdiği anlaşılır. Bu şenlikte ayılar insanlarla güreşmiş,
            maymunlar takla atıp elleri üzerinde yürümüşler, keçiler ise
            zor numaralar yapmışlardır. 16. y.y.'dan bir Alman görgü tanığı
            Tahtakale Meydanı'nda hokkabazlar, canbazlar, güreşçi ve taklacılardan
            başka eğitimli atların, eşeklerin, köpeklerin, kedilerin, geyiklerin, aslanların, ayıların, leoparların, tilkilerin
            ve benzeri hayvanların hünerlerini sergilediklerini belirtir.  | 
           
         
      
        
          | 16.y.y.'dan bir başka Alman tanık da Tahtakale'yi şöyle anlatmaktadır:"Beyazıt
              Camii yakınlarındaki yerde hokkabazlar, canbazlar, eğitilmiş
              atlar, keçiler, köpekler, maymunlarla para karşılığı gösteriler
              düzenlenmekteydi. Bunların içinde çeşitli ülkelerin giysileri
              içinde tuhaf güldürmeceler oynamakta, hünerler göstermekteydiler.
              Ellerinde çifter tahta çubuk ya da kemikle tartım tutarak oynayan
              erkek ve kadın dansçılar, şarkıcılar, canbazlar, güreşçiler
              de bulunmaktaydı." 1582 şenliğinde başka hayvanlar
            da vardı. Önce dört tane eğitim görmüş aslan bulunuyordu.  | 
           
       
      
        
            | 
         
       
      
        
          | Bir
            zürafa ve biri küçük öteki büyük iki fil ve daha başka hayvanlar
            oyunlar gösteriyorlardı. Fillerin biri dansediyor, bir ayağını
            indirip, ötekini kaldırıyordu. Sonra eğilip halka selam veriyordu.
            Hortumunu bir su kabına sokup kendisini suluyordu. Gene büyük
            fil sırtında bir köşk taşıyordu. Padişahın penceresinin önüne
            götürülüyor, başını kaldırıp Padişaha baktıktan sonra başını
            eğerek onu selamlıyor, yere bir avuç gümüş para atılıyor.
            fil bunları ağır hortumuyla ancak bir insan elinin gösterebileceği
            düzenli bir biçimde yerden kaldırıyor: sekiz güçlü kuvvetli
            Türk ince uzun bir sırığı file uzatıyorlar, fil hortumuyla
            yakalar yakalamaz onları bir tüy gibi kolaylıkla döndürüyor,
            hızla çeviriyor, yukarıya kaldırıyor ve yere çarpıyordu;
            bunun üzerine adamlar bu işten vazgeçtiler. Fil bunu sanki
            iki eliyle kılıç kullanıyormuşçasına büyük bir ustalıkla
            yapıyordu. Meydanda zürafa da gezdiriliyor, şehir yollarında
            yürütülüyor, zürafa başını evlerin pencerelerinden içeri
            sokuyordu. Eşeklerle de hünerler gösteriliyordu. Bunlara 'hımarbaz' deniliyordu.
            Birisi eşekle güreşiyordu.  | 
         
        |