| 
 | 
| Tarihçe | İstanbul'un rivayeti bol kahramanları | 
| curcunabaz | akrobatlar | mumcular | 
| tulumcular | deliler | nahılcılar | 
| gözbagcılar | güreşçiler | müzisyenler | 
| hayvan oyn | ip canbazı | soytarılar | 
| kasebazlar | köçekler | anka kuşu | 
| 
 | Deliler | 
|  Zorbazlar,
      deliller.      Türk şenliklerinde ilgi ile izlenen en önemli oyunlardan biri, acıya
      dayanıklılığı seyirlik bir hüner haline getiren, vücutlarının muhtelif
      yerlerine kılıçlar, bıçaklar, şişler sokarak veya çeşitli vesilelerle
      kendilerine eziyet ettirerek dayanıklılıklarını sergileyen delil'lerin
      kanlı gösterileriydi. | 
|  | 
|  Delilerin
      dini inançlarla da ilintili olduğu bilinirdi. Delilerden ve
      gönüllülerden, Rumeli'de bir askeri sınıf oluşturulduğu da
      söylenir. Bu nedenle kendilerine gerçekte öncülük, yol göstericilik
      anlamına gelen "delil" denilirken bunların en tehlikeli işlere
      gözlerini kırpmadan atlamaları sonucu halk arasında adları
      deli'ye dönüşmüştür. Ayrıca serhadlerden gelen gözüpek gazilere
      de "deli" denilirdi. | 
|  | 
|  1582
      şenliğini anlatan Surname-i Hümayun adlı düğün kitabında bunlar
      şöyle anlatılır; "Şehzadenin At Meydanı'na gelişi; Şehzade
      alayının başında, aynı padişahınkinde olduğu gibi serhadler
      yürüyordu. Budin vilayetinin gazileri olan bu cesur askerler,
      padişaha bağlılıklarını ve onun için neler yapabileceklerini
      göstermek için bellerine kadar çıplak olan vücutlarına kılıç,
      mızrak ve hançer gibi kesici silahları sokarak herkesi şaşkınlık
      içinde bırakmışlardı. Anonim bir kaynakta serhadlerin geçişi
      şöyle anlatılır; ...Bunların bir çoğu etine ve kemiğine iki cirit saplamıştı. Vücutlarına ağaçlarda sokulmuştu. Hepsinin başında deriden püsküller vardı ve kollarına büyük bıçaklar saplanmıştı. İçlerinden birinin göğsünde, alnında ve kollarında elli bıçak saplı idi. Bunlar sapına kadar etine girmişti. Başka biri karnına çivi ile bir nal çaktırmıştı. | 
| Görünüşleri iğrenç
      ve hayvancaydı. Her birine kendisine layık ve arzu ettiği şeyler
      hükümdar tarafından ihsan edildi. Aralarında yılda 40 bin akçe
      getiren bir sancak verileni de vardı... Padişah kimsenin kendisini yaralamamasını isteyerek bu gibi tehlikeli gösterileri yasakladığını tellalları vasıtasıyla duyurdu. | 
|  | 
|  Fakat
      ne yazık ki kahramanlıklarını göstermek isteyen gazilerden
      ikisi, daha bu yasak koyulmadan kan kaybından ölmüştü. 1582
      Şenliği'ndeki alayda bir yabancı tanık bunları; "Bellerinden
      yukarısı çıplaktı, biri bayrak direğini derisine ve etine sokmuştu;
      öteki biri, iki küçük kargıyı bedenine saplamış; ötekiler hançerleri, kılıçları, uzun kuş tüylerini alınlarına, kafataslarının derisine, kimi kılıçları bedenlerine, okları kollarına saplamışlardı. Kimi de bedenlerine altı çiviyle, at nallarını mıhlamışlardı. En son olarak biri de yaklaşık elli bıçağı her yönden bedenine saplamıştı." diye anlatır. İncelediğimiz "Sûrnâmeler" den Alî'nin eserinde kendisini büyük taşlarla taşlatan bir deliyi görürüz: | 
|  |  | 
|  Her
      ne seng ursalar tahammül ide  Hergiz
      incinmeye tevekkül ide  Ele
      alup büyük büyük taşlar  Dirler
      idi koman be yoldaşlar  Taş
      ururlardı karnına muhkem  Darb-zen
      gibiçatlar idi şikem  Nice
      yüz pâre öyle seng-I 'azîm  İtmedi
      o harîfi' azm-I remîm  Ne
      kadar taş urulsa oldı hamûl  Sanki
      bir bahr-I bî-kerân idi ol  Her
      hacer kim atarlar idi ana  Gücile
      kaldururdı bir bernâ  | 
|  | 
|  "Tahsin
      Sûrnâmesi"nde de bir delinin başı üzerine sekiz kişinin çıktığı
      anlatılır: Sekızı çıkdı bir âdem başına Birisi girmiş otuz beş yaşına Kahramân olsa tahammül idemiz Çekdügi bârı tekeffül idemez Deliler başka vesilelerle de geçit alaylarında yer alırlardı. Örneğin; 16 y.y.'da Türkiye'ye gelen bir İran elçisine gücünü ve görkemini göstermek için ll.Murat böyle bir geçit alayı düzenlemişti. Serhadlerde de İstanbul'a doğru yola çıkmış elçilere böyle törenler düzenlenirdi. | 
|  Bir
      yabancı tanığın anlattığına göre, Roma imparatorluk elçisi Liechtenstein
      Bey'i Heinrich, 1584 Yılı'nda, Tuna Kıyısı'nda, Ofen Kenti'nde konakladığı
      sırada, Komutan Sinan Paşa'nın, elçiye ve yanındakilere düzenlediği
      şenlikte güreşçilerin, dansçıların, canbazların gösterilerini yanı
      sıra deliler de bedenlerini yaralayarak gösteriler yapmışlardır.  Delilerin
      bir kesimi Boşnak, Hırvat, Sırp kollarındandı. Eğri palaları, kalkanları,
      bozdağanları vardı, başlarına sırtlan, pars gibi yırtıcı hayvanların
      postlarını koyarlardı. Giysileri de böyle postlardandı. Bunlar şenliklerde
      padişahın önünden geçerken bıçakları, baltaları, kargıları, bedenlerine
      sokarlardı. Bunların geçit alaylarındaki kanlı gösterilerinin özellikle
      yabancı tanıkların her zaman ilgisini çektiği, yazdıkları seyahatnamelerden
      ve gravürlerinden anlaşılır. | 
|  |  | 
|  16.y.y.'da
      düzenlenen bir geçit alayında gösteriden önce Sultan, İstanbul'un
      dışından topladığı on bir bin kişiyi, tümü sanki savaşa gidecekmiş
      gibi tepeden tırnağa silahlarla donatmıştı. Bunlar da delilerdi
      ya da onlar gibi davranıyorlardı. Biri yüksek tahta ayaklar
      üzerinde yürür, biri bir kargıyı iki parmak eninde derisinin
      altından geçirir, bir başkası şakaklarının derisinin altına
      iki hançer sokardı. Böylelikle padişaha bağlılıklarını kanıtlar,
      eğer söz konusu bir şehzadenin sünnet düğünü ise, sünnet olacak
      çocuğa bu işin daha kanlısını yaparak moral verirlerdi. Kimi
      de kan kaybından oracıkta can verirdi. Böylece hem gözüpekliliklerini
      ve sevinçlerini ispatlamış olur, hem de dolgun bir para almaya
      hak kazanırlardı. | 
|  |